Lucian Rollins intikam peşinde koşan acımasız bir patrondu.

Babası yüzünden kirlenen soyadını temizlemeye çalışırken, uyanık olduğu her dakikayı işlerini kontrol edip bir imparatorluk inşa etmekle geçiriyordu.

Ne kadar çok para ve güç kazanırsa, tehditlere karşı o kadar güvende olurdu.

Sloane Walton babasının adalet arayışını sürdürmeye kararlı olan inatçı bir kadındı.

Geçmişten gelen eski ve karanlık bir sır yüzünden karşılıklı nefretle birbirine bağlanan Sloane ve Lucian arasındaki güven tamamen bitmişti.

Uzun süren çekişmeleri bir anda yakınlaşmaya dönüştüğünde, ikisi de tek seferlik yaşadıkları ateşli geceden pişman olmamıştı.

Ancak bir kez körüklenen alevleri tekrar söndürmek imkânsız gibi görünüyordu.

Yaralı adamlar kadınları yaralardı. Lucian’ın inandığı ve şahit olduğu şey bu olduğu için Sloane’la böyle bir ilişki riskini göze almayacaktı.

Fakat onu terk etmenin, SLOANE’U diğer tehditlere karşı korumasız bırakmak anlamına geldiğini zor yoldan öğrenecekti.

Lucian sevdiği kadını hayatından acımasızca ikinci kez çıkarmıştı ve Sloane’un ona üçüncü bir şans vermesine imkân yoktu. Adamın artık şansını kendi yaratması gerekecekti.